Bavullarımı yatağın kenarına sıraladıktan sonra kadın nazik bir şekilde bir şey içmek isteyip istemediğimi sordu, yığılacak kadar yorgun olmama rağmen sıcak bir şey, olabilirse kahve istedim, kadın kahvenin yanında peynir, kraker ve dilimlenmiş meyveden oluşmuş bir tabakla geldi. Müteşekkür olmanın çeşitli ifadelerini arasam da krakerleri gevelerken boş bir suratla kadına bakıp sorularını yanıtlamakla yetindim. Gözlerim açık uyuyor gibiydim sanırım az sonra kadın "yat istersen" diye uyardı, oysa saat anca gecenin onu olmuştu. Odama çıktığımda soyunup temiz kokan yatağın içine girip sızdım.
Gece bir ara dörtte uyandım, diğer odalarda kalanlardan biri banyoya gitmişti, uyanmaya sinirlendim, o kadar yorgundum ki yeniden uyumak bile zordu. Sabah kahve kokusuyla uyandım ve burda kaldığım dört gecenin her sabahında olduğu gibi meyve salatalı, omletli mükellef bir kahvaltı önüme kondu. Bu kadar çok yenmesini abartılı bulmakla birlikte ve kim sabah sabah hem meyve yiyip hem de yumurtalı, reçelli ekmekli kahvaltı ediyordur diye merak ediyorum. Son gün, tabakta üzerine çilek dilimleri serpilmiş kocaman bir dilim kavun görünce dayanamadım, meyveyi yemeyeceğimi söyledim. Üzüldü kadın. Kendisi kahve dışında kahvaltı etmiyor oysa ki.
Evin her tarafında yer döşemesi inanılmaz gıcırdıyordu. Yani tahta merdivenlerin, veya parkelerin oynamasından dolayı yerlerin gıcırdamasını bilirim de, burda denedim, adım atmazken bile ağırlığımı bir ayaktan diğerine alırken ya da ayağımı oynattığımda dahi yerler gıcırdıyordu. Diğer evler de böyleyse, bu evlerde yaşamın nasıl geçtiğine şaşırdım. Zaten kimse beni farketmesin diye bir takıntım vardır, daha doğrusu kimseyi rahatsız etmeme özeninden kimi zaman saçmaladığım da olur, bu gıcırdayan evde herkese ilan etmeden hareket etmenin bir yolu yok. Baktığım bazı ev ilanlarında neden "izolasyonlu tavan" dendiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Öğrenci evlerini düşünmek bile istemiyorum. Elbette bu evler aile evleri olarak yapılmışlar, apartmanlardaki gibi ses izolasyonu gereksinimi düşünülmemiştir. Şehrin güneyinde evlerin birbirine çok yakın olduğu yerlerde duvarlarını birleştirmeyip, arka tarafa geçen koridorlar bırakmışlardı. Her ev bir insan gibi, birbirlerine özenle müdahale etmiyorlar.
İlk sabah evsahibesinin hazırladığı zengin kahvaltıyı yedikten sonra yeni şehri tanımak için yeterli enerjiyi almıştım. Odama çıkıp artık ihtiyacım olmayan, eski şehre ait şeyleri el altından kaldırıp harita, yapılacaklar listesi gibi şeyleri çantamın ön gözüne koydum ve yıkanmak üzere banyoya yollandım. İçli dışlı banyo perdesini açtığımda yüksek sesle gülmemek için kendimi zor tuttum. Sıcak ve soğuk musluklar ayrı olmaktan başka, duş ve normal musluk için de ayrı kollar vardı, ve kollar artı, ya da haç şeklindeydi. Bu durumlarda çok söz yerine bir fotoğraf herşeyi anlatıyor:
1 yorum:
selam acaba kaldığınız yerin adını öğrenebilir miyim?
Ben de bir arkadaşımla 2009 yazında Londra'ya gitmeyi planlıyorum.
Ama kalabilecek temiz, ucuz ve şehir merkezinde bir yer bulamadım henüz.
Teşekkürler.
Yorum Gönder