Salı, Ekim 03, 2006

Boost Energy, Beat Stress and Burn Major Calories

Her yaştan insanın şortlarını ve ter tutmaz t-şörtlerini giyip sokaklarda neden koştuklarını artık anlıyorum. Sağlıklı yaşamak için. Elbette. Başka bir şekilde söylemek gerekirse bunalıma girip alkolik ya da bağımlı olmamak için. Yüzme gibi ağır sayılan sporlardan birini yapmış olmama rağmen kaldırımda kulaklarında müzikleriyle koşan insanları görünce çok alaycı bir şekilde, 1984 filminden sahneler eşliğinde gözümün önüne bir çember içinde koşan fareler geliyor. Filmde koşma sahnesi yoktu, zorla sabah jimnastiği yaptırma dışında sporla ilgili bir şey de yoktu. Dışarda koşan insanlar görüntüsünü kafamdaki film sahnelerine ekliyorum sadece.

Spor yapmanın strese ve depresyona iyi geldiği uzun süreden beri biliniyor. Fizyolojik açıklaması uzun ve ayrıca ayrıntılarını unuttum. İşte, kaslarda oksijen kullanımı artıyor ve yetmemeye başladığı zaman laktik asit salgılanıyor, laktik asit ağrı verdiği için beyin bunun üzerine başka bir şey salgılıyor. Kısacası spor sonrası insanın tüm bu kendini-iyi-hissetme hali, bedenin sarfedilen olağanüstü efor karşısında kendisini savunma mekanizmasının sonucu. Bunun sonucunda da eğer spor yaparken dalak yarılmamışsa kişi kendini zinde ve enerjik hissediyor, beynini boşaltmış olduğundan da konsantrasyonu artıyor. Tıpkı başlıkta da dediği gibi. Başlık kadınlara özel bir fitness dergisinin kapağından. Evde muhtelif yerlerde, mesela tuvalette, o dergilerden bolca bulunuyor. Ev sahibim Tara zamanında fitness yarışmalarına katılıyormuş, Kanada 27.si olmuş. Dergilerin adları da çok hoş: "Action Woman, Canada", "Muscle & Fitness: Hers", "Hers" vs.

Tüm bunlar olumlu şeyler de, neden koşanların görüntüsünü 1984 filmiyle bağdaştırdığımı biraz daha düşününce bulacağımı umuyorum. Dışarda koşmayı biraz daha anlayabiliyorum , temiz hava, değişen manzara, ama bir kapalı odada aynaya karşı alet üzerinde koşmak, işte bu tam 1984.

Özetle burda insanlar sıkıntıdan ne yapacaklarını bilemiyorlar, sinemaya gitmek, alışveriş yapmak gibi eğlencelerin tümü pahalı, televizyon karşısında oturup 150 kilo olmanın iyi bir şey olmadıklarına inandıklarından "Hadi kocacığım, koşalım, haftada 3 kere, sonra hergün. Ama önce gidip spor mağazasından bir takım yazlık bir takım kışlık koşu takımı alalım."

Ya da başka bir şekilde söylemek gerekirse, İstanbul gibi şehrin insanı inanılmaz yorduğu bir şehirden buraya gelince insan ister istemez alaycı bir mizaç ediniyor. Beni iyi tanıyanlar şimdi buna gülüp, "Sen zaten her zaman öyleydin." diyorlardır. Haklılar. Ama alaycı olmam, söylediklerimi kastetmediğim anlamına gelmiyor.

Gelecek yazıda evimin önündeki ağaçta yaşayan sıçanlardan, pardon, sincaplardan, şu anda klavyemin üzerinde yatmakta olan canavar yavrusu kediden, geçen yazıda bahsetmediğim endişelerimi yenmek üzere geliştirdiğim taktiklerden ya da edindiğim takıntılardan, ağaçların alt dallarından başlayarak kızarmasından ve nehrin kenarındaki bisiklet yolundan daha henüz gidememiş olmamdan bahsetmek istiyorum. (Bir vaad aynı zamanda nasıl vaadettiği şey olur, örnek 2; sevgili okuru heyecanda bırakmanın yolları 15).


Sonnot: "Ama neden 1984?" Sanırım bir atlet olarak spor yapmakla, emeğin yeniden üretilmesine hizmet eden bir eylem olarak spor arasındaki farklar yüzünden.

6 yorum:

banalidadesdebase dedi ki...

Nice title!
It's nice to know you are not so far away from where I'm based!

It is not so good I can't understand what you write!...

Never mind, if you are enjoying yourself!

banalidadesdebase dedi ki...

oooopsss...london, canada!

alice in wonderland dedi ki...

Yeap! London, Ontario. Still getting used to living here, well, that's the whole story about this blog. Anyways, I don't think I can write a in a language other than 'my own one', no!; 'my mother tongue', that's not!; 'The one I know better', maybe, 'the one in which I dream', yes! that's definitely closer.
Nice to hear from you once in a while!

Adsız dedi ki...

Yaşasın ana dili. Yaşasın analar. Ana dilinde rüya görümü! ve hayal kurumu! ve enstitüleri. lalalallala

pimoka dedi ki...

koltuk konusunda pratik bir öneri,
havuz yada deniz için yapılmış şişme koltuklar sandalye azabına ucuz ve pratik bir çözüm olabilir.
çok naylon, insanın üstüne yapışır, hissi kötü, diyenler üstüne bir battaniye örtsün :) birde kediler sorunu var ama bence denemeye değer.

Adsız dedi ki...

Merhaba, farem. Sen boşver koşmayı. Evinde otur calış. My fitness queen. Miss you.... Buçkin