Pazartesi, Nisan 02, 2007

Sanal üzüm kaç para?

Sanal deyince nedense insanın aklına internet ortamındaki çet odaları geliyor ("oda" lafı da IRC zamanından kalma, fi tarih). Oysa sanal kavramı internetin icadından çok öncesinden beri var (belki yazının icadıyla damgalanabilir başlangıcı), Romantik dönem romanlarını okumuş olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Werther'in acılarının sanal olduğunu kastetmiyorum elbette. Daha genel olarak edebiyatın ruhunda var sanallık, Werther sanal bir karakter bir kere. Yok öyle birisi. Ve de var öyle birisi, Goethe yaratmış. Oysa zamanımıza damgasını vuran sanallık değil, geçenlerde kaybettiğimiz (toprağı bol olsun) Jean Baudrillard'ın çok güzel belirttiği gibi simülasyon. İnternet ortamında herhangi bir yerde kendinize profil yarattıysanız kendi elinizle bir simülasyon yarattınız demektir, yaratmadıysanız da başkaları sizin adınıza yaratmıştır. Gizemli konuşmayayım: çıkarıp nüfus cüzdanınıza bakmanız yeterli. Orda bir takım şeyler yazıyor: bunlardan hangisi sizsiniz? Hepsi birlikte mi? Emin misiniz?

Neyse, bir takım isimler ve kavramlardan bahsedip ukalalık etmek istemiyorum. Sanal üzüm yediğimi söylemek istemiştim sadece. Yeme eylemim değil, üzümün kendisi sanaldı. Yani markete gittim bugün, biraz taze meyve ve sebze yiyeyim diye onlardan aldım. Gene eşşek yükü gibi yüklendim; hem kendime kızarak hem de bir yandan sırtımda koca sırt çantası, bisikletin iki yanında birer alışveriş torbası, tintini gidişime gülerek eve geldim. Baharın etkisi, geçen defa sonbaharda aynı şeyi yaptığımda nerdeyse sinirden ağlayacaktım. Üzümü yıkadım, yemeye başladım. Burda kocaman üzümlerden var, yeşil olanlardan, bizde de parmak üzüm mü derler ne ondan ama çekirdeksiz. Isırdıkça kıtır kıtır hissi veriyor, ama sert değil, üstelik sulu ve de tatlı. Evet, yani yedikçe bünyede bir tür doyma hissi yaratıyor, suyu ve şekeri besliyor, hissedebiliyorum. Rengi, dokusu tutuyor, onun dışında kimse bana bunun üzüm olduğunu söyleyemez, öyle yiyorum, yerken çıkardığım ses hoşuma gidiyor, bir de tanelerin suyu ağzımın içinde dağılıyor, onu da seviyorum. Şimdi buldum: kendimi bilim kurgu filminde bir karakter gibi hissettim, gelecekte bir zamanda geçmiş arşivlerine bakarak simüle ettikleri bir meyveyi koyuyorlar önüme, ben tabii geçmişten geldiğim için biliyorum yoksa bilemezdim, ona da üzüm diyorlar, hem de bir sürü paraya satıyorlar, öyle bedava da koymuyorlar önüme. Simülasyonunuzu yiyeyim! diye bitirmek istiyorum. Sonuç cümlesi: Sanal üzüm bedava, simülasyonu parayla.

ps: bir de, meyve midir, meyva mı? Yoksa şunun gibi mi: "You like potato, and I like potahto!"? Burdaki göndermemi izlemek isteyenler (seyretmek anlamındaki 'izlemek' değil, takip etmek anlamındaki 'izlemek') bir sonraki (sayfada üstte oluyor) entrime bakabilirler (yani dinleyebilirler). Off güzel türkçem nelere kadirsin!

Hiç yorum yok: