Perşembe, Ocak 21, 2010

internet

ayma anlarından birini yaşadım demin. dank etme, jetonun düşmesi, almanca'da a-ha Erlebnis diye felsefe tarihine giren, Joyce'un 'epiphany' dediğine yakın, teolojide vahiyle açıklanan et cetera, et cetera. neymiş: ben internet olduğu için hala burdayım. internetten önceki çağda buraya gelseydim, bu koşullarda iki sene önce burdan gitmiştim, ya da dönmüştüm.

internettin sağladığı sanal yakınlık, sanal sosyallik hali dank etti kafama; facebook, gmail, gtalk, sykpe, bloglar. ondan sonra bir de dünyaya yakın olma, olan bitenleri takip edebilme hali var; gazete, radyo, televizyonlar, filmler, müzikler, dergiler. internet olmasaydı mesela bırakın türkçe gazeteleri, yerel gazeteleri bulmak bile bir mesele olacaktı; bakkalda sadece biri satılır, moda ve spor dergileri dışındaki dergileri satan yer zaten yok, bir sürü para dökerek sırf abone olunmaya kalkılır eve gelsin diye. bunlarsız yaşayabilir mi insan? belki yaşar, herhalde yaşıyordur da, ben de yaşarım yaşamasına, yaşanır, olası. dahası, yaşıyorum zaten. ama internet sayesinde öyle yaşadığımı gözümden kaçırtabiliyormuşum.

her gün niye diye sorarak, her gün yeni bir şekilde niye diye sorarak.

arkadaşım 'nerde veya nasıl kendinizi yabancı hissedersiniz?' diye bir soru sormuştu, küçük yerel anket yapmıştı blogunda. o sorunun akabinde 'nerde evinizde hissedersiniz?' sorusu geliyor akla. velhasıl sanırım yanıtımı buldum: o sorunun aklıma gelmediği yerde.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

internet olmasaydı biz senin yazılarını da okuyamazdık. hatta şu yazmadığın dönemde nasıl yaşamışız diye sordum bu yazıları okuyunca:) eksik yaşadığımızı gözden kaçırmışız demek ki... demek ki internet ilişkilere ikame edilecek bir şey değilmiş. mesela internet olmasaydı sen burada olurdun ve biz de şu medium meselesini ne güzel konuşurduk. son ödevim cep telefonunun bize ettikleri üzerineydi zira.
internet olmasaydı daha yalın bir hayat mı olurdu acaba bizimkisi? mesela bu kadar çok enformasyon almasaydık daha dingin insanlar olur muyduk? öleceğimizi bildiğimiz ama o gün'ün hangi gün olduğunu bilmediğimiz için mi bu kadar çok öğrenmeye çalışıyoruz ve o zaman da ölüm korkumuz azalmıyor artıyor mu acaba? bu film aynı bizim sokaktaki manzara gibi demiyoruz da bizim sokak aynı filmlerdeki gibi diyoruz ya... yani gerçekliği hem film üzerinden tarif ediyoruz hem de ona bakıp o gün bugün mü diyoruz...
yani bir kar manzarasının keyfini bu şekilde çıkaran insanlar haline gelmişiz. ben biraz çalışayım en iyisi.. öpüyorum seni. beyhan